Prof. Dr. Hazım Gökçen Koyunculuğu geliştirmek, köyden kente göçü önlemek, kente göçenlerin tekrar köylerine dönmesini özendirmek ve kırmızı et açığını gidermek için hükümet tarafından başlatılan 300 koyun projesi hakkında önemli uyarılarda bulundu. Özellikle ülkemizde koyunculuğun kronikleşmiş sorunlarının olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hazım Gökçen, bu sorunların çözülmediği takdirde projenin başarılı olma şansının zor olduğuna ifade etti.
Yıllarca ülke hayvancılığının gelişmesi için ciddi çalışmaların altında imzası olan Veteriner Hekimi Prof. Dr. Hazım Gökçen hükümet tarafından başlatılan ‘300 koyun’ projesinin enine boyuna yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek konu hakkında şu ifadelere yer verdi. Prof. Dr. Gökçen, “Hükümet, koyunculuğu geliştirmek, köyden kente göçü önlemek, kente göçenlerin tekrar köylerine dönmesini özendirmek ve kırmızı et açığını gidermek için büyük bir projeyi başlatmış bulunmaktadır. Bu projeye göre belli kriterleri taşıyan, özellikle de kentten köye dönmek isteyen kişilere 300 adet koyun vermeyi, bu koyunların yem, ilaç ve veteriner masraflarını karşılamayı, koyunları dağıtacağı kişilere asgari ücret düzeyinde maaş vermeyi ve sosyal güvenlikten yararlandırmayı, buna karşılık bu koyunlardan her yıl doğacak kuzuları satın almayı taahhüt etmektedir. Bu proje bir nevi yıllardır et tavukçuluğunda uygulanan sözleşmeli yetiştiricilik sistemine benzemektedir. Bu sistemde firmalar yetiştiriciye civcivini, yemini, ilacını, aşısını ve veteriner hizmetlerini vermekte buna karşın kesim ağırlığına gelmiş etlik piliçlerini piyasa fiyatı ile almakta ve sonunda bir mahsup yaparak yetiştiricinin belli bir gelir elde etmesini sağlamaktadır. Ancak et tavukçuluğunda yıllardır başarı ile uygulanan bu sistem çeşitli nedenlerden dolayı koyunculuğa uyarlanamaz. Tavukçulukta başlangıç materyali olan civcivi üretmek kolaydır. Sonuçta civciv kuluçkadan çıkmaktadır. Ancak koyunculukta ana materyali oluşturacak koyunları Yurt içinden temin etmek çok zordur. Örneğin bu projeden on bin yetiştiricinin yararlanacağını ve her birine 300 koyun verileceğini varsayalım. Dağıtılacak koyun sayısı 3 milyon eder ki bu kadar anaç ve kaliteli koyunu Türkiye içinden bulmak mümkün değildir. Diyelim ki bulduk, bu koyunlar başka yetiştiricilerden alınacağı için Türkiye’nin koyun sayısını artırmak mümkün olmayacaktır. Bir yandan da koyunların Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM)’ den temin edileceği söylenmektedir. Tigem’in elinde olsa olsa 100 bin koyun vardır ki tümü dağıtılacak olsa 300 yetiştiriciye ancak yeter. Şimdiden söyleyelim, eğer bu projede ısrar edilirse mutlaka Yurt dışından koyun ithal etmek zorunda kalınacaktır. Kaldı ki, yetiştiriciye hayvan dağıtmak uygulaması geçmişte de denenmiş fakat başarılı olamamıştır. Koyunlar ya kısır kalmışlar ya da hastalıklara yakalanıp ölmüşlerdir.”dedi.
“Koyunculuğun kronikleşmiş sorunları dikkate alındığında başarısız olacağı şimdiden bellidir”
Koyunculuğun kronikleşmiş sorunlarının mutlaka ortadan kaldırılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Hazım Gökçen, “Başlangıçta kulağa hoş gelen ve yetiştiricide yeni bir umut uyandıran bu projenin Türkiye’de koyunculuğun kronikleşmiş sorunları dikkate alındığında beklenenin aksine başarısız olacağı şimdiden bellidir. Koyunculuğun günümüzdeki kronikleşmiş sorunları nelerdir? En başta koyunculuk çok zor ve getirisi düşük bir hayvancılık dalı olduğu için gençler yapmak istememekte, çareyi kentlerin varoşlarına yerleşip asgari ücretle de olsa sosyal güvencesi olan bir iş bulup çalışmada aramaktadırlar. Ayrıca televizyonlardan ya da ziyaret ettiklerinde gördükleri şehir yaşamı ile köy yaşamı birbirinden tümüyle farklı olduğu için özellikle genç kızlar köyde kalmak istememekte, köyden birisi evlenmeyi arzu etmemektedirler. Diğer önemli bir sorun da meraların durumudur. Bir mera hayvancılığı olan koyunculuk ne yazıktır ki meraların çeşitli nedenlerle bozulması nedeniyle ağılda kesif yeme dayalı olarak yapılmak zorunda kalınmakta, bu da maliyeti yükselterek zaten düşük olan karlılığı azaltmaktadır. Gördüğüm kadarıyla da meraların ıslahı mümkün değildir. Koyunları otlayacağı yaylakların ise ne yazık ki doğru dürüst ne yolu, ne elektriği, ne de suyu vardır. İşin zorluğu, sosyal güvencenin olmayışı ve can güvenliğinin bulunmayışı nedeniyle insanlar çobanlık yapmak istememektedir. Koyunların yünü ve sütü para etmemekte, karlılık sadece kuzu satışlarından elde edilmektedir. Koyun ve kuzu eti halk tarafından fazla rağbet görmediği için de değer fiyatına satılmaktadır. Bu sorunları da daha da çoğaltmak mümkündür. Köylerdeki sosyal yaşam şehirler düzeyine getirilmedikçe, mera ve çoban sorunu halledilmedikçe, koyun ürünleri değeri fiyatına satılmadıkça ve koyun ürünlerine karşı halkın rağbeti artmadıkça istenildiği kadar yetiştiriciye koyun dağıtılsın başarılı bir sonuç alınamayacaktır.”dedi.
“Dağıtılacak koyunlar mutlaka Yurt içinden sağlanmalı, ithalata kesinlikle başvurulmamalıdır”
Çözüm için dağıtılacak koyunların mutlaka yurt içinden sağlanması gerektiğininde önemine değinen Ünlü Prof. Hazım Gökçen sözlerini şu şekilde sürdürdü. Gökçen, “Pekiyi, çözüm nedir. Devlet tüm bu açıklamalara karşın koyun dağıtımında ısrarcı olursa önce ipotek sorununu çözmeli, sonra da Ziraat Bankası kredisine sıfır faiz uygulamalıdır. Dağıtılacak koyunlar mutlaka Yurt içinden sağlanmalı, ithalata kesinlikle başvurulmamalıdır. Yapılacak ithalat koyunculuğun büsbütün gerilemesine neden olacaktır. Son tahlilde ise her yetiştiriciye 300 koyun vermek yerine örneğin 10 yetiştiricinin oluşturduğu birlikteliğe 3000 koyun verilmeli ve uygun meralar bu yetiştiricilerin kullanımına tahsis edilerek koyunların mera yakınında kurulacak barınaklarda bakılması sağlanmalıdır. Tarım İlçe Müdürlüklerinin sağlayacağı teknik, tohum ve eleman desteği ile tahsis edilmiş meralar bizzat yetiştiriciler tarafından ıslah edilmeli ve elektrikli tellerle çevrilecek meralarda münavebeli otlatma ile koyunlar beslenmelidir. Böylece çoban sorunu da büyük ölçüde ortadan kalkacak ve birlikteliğe mensup yetiştiriciler de münavebe ile işin başında duracakları için kendilerine de zaman ayırabileceklerdir. Yapılacak diğer bir iş de, herkese 300 koyun verilmesi yerine bizzat köyde yaşayıp inatla koyunculuğa devam eden yetiştiricilere 100 den az olmamak koşuluyla kaliteli koyunlar verilerek sürülerini büyütmelerinin sağlanmasıdır.” Şeklinde konuştu.
İşte bu yav. Sorun ancak bu şekilde çözülür. Eğer bunu bir ülkenin tarım bakanı bilmiyorsa bu ülkenin bu sorunu daha çözülmez.